TANIMI VE ÖZELLİKLERİ
Yaygın gelişimsel bozukluk, birden fazla bozukluğu içeren genel bir tanı grubu olup
erken çocukluk döneminde başlayan sosyal etkileşim, dil gelişimi ve davranış alanlarında
yetersizliklere sahip olma durumudur. Davranış sorunları, yineleyici, sınırlı ilgi ve
davranışları kapsamaktadır. Bu durumlar gelişimin birçok alanını etkileyerek kalıcı ve
süreğen işlev bozukluklarına yol açarlar.
1980 öncesinde Amerikan Psikiyatri Birliğinin sınıflandırmasında yaygın gelişimsel
bozukluklar çocukluk şizofrenisinin bir alt tipi olarak sınıflandırılmaktaydı. Amerikan
Psikiyatri Birliği, 1994 yılında yaygın gelişimsel bozuklukları beş bozukluktan oluşan bir
grup olarak sınıflandırmıştır.
Bunlar;
- Otizm
- Rett Sendromu
- Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
- Asperger Bozukluğu
- Başka Türlü Adlandırılmayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)’ tur .
- Otizm
Otizm, yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu süren, sosyal ilişkiler,
iletişim, davranış ve bilişsel gelişmede gecikme ve sapma gibi özellikler gösteren
nöropsikiyatrik bir bozukluk olarak kabul edilmektedir. Yaygın gelişimsel bozuklukların en
iyi bilineni otizm (İnfantil otizm olarak da bilinir.) olup karşılıklı sosyal etkileşimde, sözel
iletişimde bozukluklar ve basmakalıp stereotipik davranış örüntüsü ile karakterizedir. İnfantil
otizm kavramı ilk kez Leo Kanner tarafından 1943 yılında tıp literatürüne kazandırılmış ve
1980’e kadar bu terim kullanılmıştır.
Otizm terimi, zaman içinde yerini, otizm spektrum bozuklukları (ASD-Autism
Spectrum Disorders) terimine bırakmıştır. Otizm spektrum bozuklukları, yaygın gelişimsel
bozukluklarla (Pervasive Developmental Disorders-PDD) eş anlamlı olup ileri düzeyde ve
karmaşık bir gelişimsel yetersizlik anlamında kullanılmaktadır. Otizm ise bu sınıflandırma
altında yer alan kategorilerden yalnızca biridir.
Otizm spektrum bozukluğunun nörolojik nedenlerden kaynaklandığı sanılmaktadır.
Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin önemli bir bölümünde (yaklaşık %35), beyindeki
anormal elektrik hareketlerine bağlı olarak nöbet, istemsiz hareketler, bilinç yitimi vb.
nörolojik sorunlar da görülebilir. Otizm spektrum bozukluğu bir ruh hastalığı değildir, ancak
belirtileri bazı ruh hastalıklarını çağrıştırabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar, otizm spektrum
bozukluğunun çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin sosyoekonomik özellikleriyle
ilişkisi olmadığını göstermiştir.
Otizm spektrum bozukluğunun kalıtsal olabileceği yönünde bulgular vardır, ancak
buna yol açan gen ya da genler henüz bulunmuş değildir. Önceki yıllarda otizm spektrum
bozukluğunun görülme oranının 500’de bir olduğu kabul edilirken son verilere göre otizm
spektrum bozukluğunun yaklaşık her 150 çocuktan birini etkilediği düşünülmektedir. Ayrıca,
erkeklerdeki yaygınlığı kızlardan dört kat fazladır. Sanıldığının aksine, otizm spektrum
bozukluğu tanılı bireylerin çoğunda, farklı düzeylerde zekâ geriliği görülür. Ayrıca, zekâ
testlerinde belli alanlar, diğer alanlara kıyasla çok daha geri çıkabilir. Otizm spektrum
bozukluğu tanılı bireylerin pek azında (yaklaşık %10), çok güçlü bellek, müzik yeteneği vb.
üstün özelliklere rastlanır.
Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından 2000 yılında yayımlanmış olan DSM-IV-TR
(Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) kılavuzuna göre yaygın gelişimsel
bozukluklar içinde yer alan otizm tanısının konulabilmesi için aşağıda sıralanan belirtilerden
en az altısının görülmesi gerekir. Ayrıca, bu belirtilerden en az ikisinin sosyal etkileşim
sorunları kategorisinden, en az birer tanesinin ise diğer iki kategoriden (iletişim sorunları ve
sınırlı/yinelenen ilgi ve davranışlar) olması şarttır. Bu belirtilerden en az birinin 36 aydan
önce ortaya çıkmış olması da bir diğer koşuldur. Otizm spektrum bozukluğu şemsiyesi altında
yer alan diğer kategoriler için daha farklı ölçütler söz konusudur.
Aşağıda, her bir belirtiye ilişkin ayrıntılar yer almaktadır:
- Sosyal Etkileşim Sorunları
Sosyal etkileşim için gerekli sözel olmayan davranışlarda yetersizlik
- Sıra dışı göz kontağı özellikleri: Göz kontağı hiç kurmamak, çok kısa süreli kurmak ya
da alışılmadık biçimde kurmak. Örneğin, birden bire gözlerini karşısındakinin
gözlerine dikmek ve kaçırmak gibi.
- Jest ve mimik kullanımında sınırlılık: Konuşurken çok az jest ve mimik kullanmak.
- Başkalarına yaklaşmada sıra dışı özellikler: Sosyal ortamların gerektirdiği mesafeyi
ayarlayamamak:Başkalarına fazla yakın ya da uzak durmak.
- Ses kullanımında sıra dışılık: Konuşurken alışılmadık ses kalitesi ve vurgu özellikleri
göstermek.
Yaşa uygun akran ilişkileri geliştirememek
- Arkadaşlık kurmakta zorlanmak: Çok az sayıda arkadaşa sahip olmak ya da hiç
arkadaş edinememek.
- Akranlarla etkileşimde bulunmamak: Kendi yaşıtlarıyla oynamada, konuşmada vb.
çok isteksiz davranmak. Örneğin, yalnızca kendisinden çok küçük ya da büyük
kişilerle etkileşimde bulunmak.
- Yalnızca özel ilgilere dayalı ilişkiler geliştirmek: Belli kişilerle, yalnızca belli ilgilere
dayalı olarak (favori konularda) etkileşimde bulunmak.
- Grup içinde etkileşimde bulunurken zorlanmak: İş birliğine dayalı oyunların
kurallarına uymakta zorlanmak.
Başkalarıyla zevk, başarı ya da ilgi paylaşımında sınırlılık
- Yalnız olmayı tercih etmek: Başkalarının, genellikle aile üyeleriyle ya da
arkadaşlarıyla birlikte yaptığı pek çok şeyi (TV izlemek, yemek yemek, oyun
oynamak vb.) yalnız başına yapmayı yeğlemek.
- Belli olay ya da durumlara başkalarının dikkatini çekme çabası göstermemek.
Örneğin; şaşırtıcı bir durum karşısında başkalarına işaret etmemek, bir şey
başardığında başkalarıyla paylaşmamak vb.
- Sözel övgü karşısında tepki vermemek: Başkalarının kendisine yönelttiği övgü sözleri
ya da sözel onaylamalar karşısında çok az tepki vermek ya da hiç tepki vermemek.
Örneğin, hoşnutluk belirtisi göstermemek.
Sosyal-duygusal davranışlarda sınırlılık
- Başkalarının ilgisi karşısında tepkisiz kalmak: Birileri kendisine seslendiğinde ya da
kendisiyle etkileşmek istediğinde tepki vermemek, duymuyormuş ya da fark
etmiyormuş gibi davranmak.
- Başkalarının yaptıklarına karşı ilgisizlik: Ortama birinin girmesi, ortamdan birinin
çıkması, birinin konuşmaya başlaması gibi başka çocukların çok ilgisini çeken bazı
olaylar karşısında ilgisiz kalmak; böyle durumlarda, gülümseme gibi hoşnutluk ya da
ağlama gibi hoşnutsuzluk ifadeleri göstermemek.
- Başkalarının duygularını anlamada yetersizlik: Üzülen, ağlayan, kızan, sevinen vb.
kişiler karşısında duyarsız davranmak. Örneğin, üzgün birini rahatlatma çabası
göstermemek.
- İletişim Sorunları
Dil gelişiminde gecikme
- İki yaşından büyük olup da tek bir sözcük bile söylememek.
- Üç yaşından büyük olup da iki sözcüklük basit ifadeler (‘Baba git.’ vb.) kullanmamak.
- Konuşmaya başladıktan sonra basit bir dil bilgisi yapısı kullanmak ya da belli
yanlışları tekrarlamaya devam etmek.
Karşılıklı konuşmada zorluk
- Karşılıklı konuşma başlatmada, sürdürmede ve sonlandırmada önemli sorunlar
göstermek: Örneğin; bir kez konuşmaya başlayınca konuşmayı uzun bir monolog
şeklinde sürdürmek ve karşısındakilerin yorumlarını göz ardı etmek.
- Konuşma konularında seçicilik: Kendi favori konuları dışındaki konularda çok zor ve
isteksiz olarak konuşmak.
Sıra dışı ya da yinelenen dil kullanmak
- Başkalarının kendisine söylediklerini tekrarlamak.
- Televizyondan duyduklarını ya da kitaplardan okuduklarını, ilişkisiz zamanlarda ve
bağlam dışı olarak yinelemek.
- Kendisinin uydurduğu ya da yalnızca kendisine anlam ifade eden sözleri
tekrarlamak.
- Aşırı resmî ve didaktik konuşma özellikleri göstermek.
Gelişimsel düzeye uygun olmayan oyun
- Senaryolu oyunlarda sınırlılık: Oyuncaklarla evcilik, okulculuk, doktorculuk vb.
hayali oyunlar oynamamak.
- Sembolik oyunlarda sınırlılık: Bir nesneyi başka bir nesne olarak (küpü mikrofon
olarak vb.) kullanarak oyun oynamamak.
- Oyuncaklarla alışılmadık biçimlerde oynamak. Örneğin; topu zıplatmak yerine sürekli
olarak bir eliyle vurmak, legoları birbirine takıp bir şeyler yapmak yerine sıraya
dizmek vb.
- Sosyal oyunlara ilgisizlik: Küçük yaşlardayken, ‘ce-e’ vb. sosyal oyunlara karşı ilgi
göstermemek.
- Sınırlı/Tekrarlayıcı İlgi ve Davranışlar
Sınırlı alanda, yoğun ve sıra dışı ilgilere sahip olmak
- İlgi takıntıları: Bazı konulara karşı aşırı ilgi duymak ve başka konuları dışlayarak
sürekli o konularla ilgili konuşmak, okumak, ilgilenmek vb. istemek.
- Bazı sıra dışı konulara aşırı ilgi duymak. Örneğin; astrofizik, uçak kazaları ya da
sulama sistemleri.
- İlgi duyduğu konularla ilgili ince ayrıntıları anımsamak: Kendi favori konularındaki
en ince ayrıntıları bile ezbere bilmek.
Belli düzen ve rutinlere ilişkin aşırı ısrarcılık
- Belli etkinlikleri her zaman belli bir sırayla yapmak istemek: Örneğin, arabanın
kapılarını hep aynı sırayla kapatmak.
- Günlük rutinlerde değişiklik olmamasını istemek. Örneğin; eve gelirken hep aynı
güzergahı izlemek ya da eve geldiğinde önce televizyonu açıp sonra tuvalete gitmek.
- Günlük yaşamdaki değişiklikler karşısında aşırı tepki göstermek: En ufak bir
değişiklik karşısında aşırı kaygılanmak ya da öfke nöbeti yaşamak.
- Değişiklikleri daha kolay kabullenebilmek için meydana gelecek değişikliklerle ilgili
önceden bilgi sahibi olmaya gereksinim duymak.
Tekrarlayıcı (kendini uyarıcı) davranışlar
- Sıra dışı beden hareketleri: Parmak ucunda yürümek, çok yavaş yürümek, kendi
ekseni etrafında dönmek, durduğu yerde sallanmak, farklı bir beden duruşuna sahip
olmak vb.
- Sıra dışı el hareketleri: Ellerini sallamak, parmaklarını gözlerinin önünde hareket
ettirmek, ellerini farklı biçimlerde tutmak vb.
Nesnelerle ilgili sıra dışı ilgiler ve takıntılar
- Nesneleri sıra dışı amaçlarla kullanmak: Örneğin, oyuncak arabanın tekerleklerini
çevirmek ya da oyuncak bebeğin gözlerini açıp kapamak vb. davranışları tekrar tekrar
yapmak.
- Nesnelerin duyusal özellikleriyle aşırı ilgilenmek: Örneğin, eline aldığı her nesneyi
koklamak ya da gözlerinin önünde tutarak ve evirip çevirerek incelemek.
- Hareket eden nesnelere aşırı ilgi göstermek: Örneğin; tekerlek ya da pervane gibi
dönen nesnelere, akan su ya da yanıp sönen ışık gibi hızlı hareket eden görüntülere
uzun sürelerle bakmak.
- Nesne takıntıları: Bazı sıra dışı nesneleri (bir silgi ya da küçük bir zincir parçası vb.)
elinden bırakmak ya da gözünün önünden ayırmak istememek.
- Rett Sendromu
Rett Sendromu, ilk defa Dr. Andreas Rett tarafından tanımlanmış, Dr. Bengt Hagberg
ve çalışma arkadaşları tarafından 1983 yılında yayınlanan raporla, bir hastalık olarak dünya
çapında tanınmıştır. Rett Sendromu (RS), dünyada çeşitli ırklarda ve etnik gruplarda,
özellikle kız çocuklarında görülen nörolojik bir rahatsızlıktır. Bu sendromun, erkeklerde de
görülebileceği bilinmektedir, fakat erkeklerde görüldüğünde bu bebeklerde genellikle
düşük, doğum anında ölüm veya anne karnında erken ölüm gibi durumlar ortaya
çıkmaktadır.
RS’li çocuklar, 6-18 aylık olana kadar normal veya normale yakın bir gelişim
gösterirler. Bu süreden sonra çocuk, geçici durgunluk veya gerileme sürecine girer, iletişim
kurma becerisini yitirir ve ellerini birbirine kenetler. Hemen ardından stereotipik el
hareketleri, yürüyüş bozuklukları ve kafa gelişiminde gözle görülebilir bir yavaşlama ortaya
çıkar. Nöbet geçirme, uyanıkken düzensiz soluk alıp verme gibi problemlerle de
karşılaşılabilir.
Rett Sendromu’nun, otizm, beyin felci veya spesifik olmayan gelişme bozukluklarında
olduğu gibi teşhisi çok zordur. Dünyada, çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalara göre her 23
binde 1 doğumdan, 10 binde 1 doğuma kadar ulaşan oranlarda RS’li kız çocuğu doğmaktadır.
Bazı çocuklar konuşma kabiliyetlerini yitirmeden önce tek tek kelimeler kullanmaya ve
kelime kombinasyonları yapmaya başlayabilirler. RS’in şiddetinin bütün hastalar için zor
olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Apraxia (denge bozukluğu), en temel vücut hareketlerinin yerine getirilmesinde
yetersizlik ve RS’in sebep olduğu tüm engelli davranışların gözlemlenebildiği durumdur.
Gözün sabit bakışı ve konuşma kabiliyeti de dâhil tüm vücut hareketlerine etki ederek
çocuğun kontrollü şekilde hareket etmesini zorlaştırır. Apraxia ve sözel iletişim becerisinin
eksikliği nedeniyle, zekânın doğruyu tayin etmesi de zorlaşır. Çoğu geleneksel test
metotları, ellerin kullanımına ve/veya sözel iletişime gereksinim duyar bu durum RS’li bir
çocuk için belki de imkânsızdır.
RS’te büyüme genellikle yavaştır, birçok RS’li bayan yaşına göre oldukça küçük
görünmektedir. Yapılan çalışmalar, doymak bilmez bir iştahları varmış gibi görülmelerine
rağmen birçoğunun orta dereceden üst sınıra kadar değişebilen oranlarda yetersiz beslenme
problemi ile karşı karşıya olduklarını göstermektedir. Buna; yutma zorluğu, yetersiz besin
girişi, enerjinin dengesiz harcanması veya vücudun besleyici gıdalardan yeteri kadar
yararlanamaması gibi problemler neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda, kilo almasına ve
boyunun uzamasına yardımcı olacak, dikkatini ve etkileşimini geliştirecek tamamlayıcı bir
beslenme programı (ağız yoluyla yüksek kalori/kilo aldırma diyetleri, NG tüpü veya
gastrostomy butonu) uygulanmalıdır.
Bütün bu zorluklara rağmen, Rett Sendrom’lu bir hasta orta yaşlarına, hatta daha ileri
yaşlara kadar öğrenmeye devam edebilir, ailesi ve arkadaşlarıyla iyi vakit geçirebilir. Bütün
duygular hakkında tecrübe sahibidirler, evde veya topluluk arasında sosyal, eğitim veya
eğlence amaçlı aktivitelere katıldıklarında, hoş ve çekici kişiliklerini gösterirler.
- Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
Çocukluğun dezintegratif bozukluğu olan çocuklarda doğumdan itibaren en az iki yıl
tamamen normal gelişim kaydedilir. Belirtiler sıklıkla 3-4 yaş arası görülmeye başlar. Bu
tanıyı koyabilmek için belirtilerin 10 yaştan önce gelişmiş olması gerekir. Ağır mental
retardasyonla ve lokodistrofiyle (ilerleyici çocuk nörolojisi hastalıkları) birlikte
görülmektedir. Ayrıca epilepsiye rastlama olasılığı da sıktır. Başlangıç ani veya dereceli
olabilir. İlk bulgular, aktivitede artış, huzursuzluk ve anksiyetedir. Daha sonra konuşma ve
diğer yetilerde kayıplar kaydedilir, klinik tablo platoya erişir ve sonraki gelişim sınırlı
olabilir. Eğer ilerleyici bir nörolojik bozukluğun sonucu olarak ortaya çıkıyorsa klinik tablo
kötüleşme hatta ölümle sonuçlanabilir. Bu psikoza “heller demansı” veya “infantil demans”
da denilmektedir. Otizmdeki gerilemeyle ilişkisi tartışmalıdır. Genelde, nöroloji kliniklerinde
yataklı tetkiklerle teşhis edilir.
Öncesinde normal işlev gören çocuğun 3-4 yaşlarında başlayan zekâ, dil ve sosyal
işlevlerinde birkaç ay içinde gelişen deteryasyon (yıkım)’dur. Tahminen otistik bozuklukların
10’da biri sıklıkta gözlenir. Erkek/kız oranı 4-8/1’dir. Sebep bilinmiyor. Konvulzif
sendromlar, tuber sklerozis ve çeşitli metabolik hastalıklarla birlikte bulunabilmektedir.
Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu DSM-IV tanı ölçütleri şunlardır:
- Doğumdan sonraki iki yıl içinde yaşına uygun sözel ve sözel olmayan iletişim,
toplumsal ilişkiler, oyunlar ve uyumsal davranışların olması ile kendini belli eden görünüşte
normal bir gelişmenin olması
- Aşağıdakilerden en az iki alanda daha önce edinilmiş olan becerilerin (10 yaşından
önce) klinik olarak önemli ölçüde yitirilmesi.
Bunlar:
- Sözel anlatım ya da dili algılama
- Toplumsal beceriler ya da uyumsal davranış
- Bağırsak ya da mesane kontrolü
- Oyun
- Motor beceriler
- Aşağıdakilerden en az iki alanda olağan dışı bir işlevselliğin olması:
- Toplumsal etkileşimde nitel bir bozulma (sözel olmayan davranışlarda
bozulma, yaşıtlarıyla ilişki kuramama, toplumsal ya da duygusal
karşılıklar verememe vb.)
- İletişimde nitel bozukluklar (konuşulan dilin gelişiminde gecikme
olması ya da hiç gelişmemiş olması, bir söyleşiyi başlatamama ya da
sürdürmede, dilin basmakalıp ve yineleyici bir biçimde kullanılması,
çeşitli imgesel oyunlar oynamama vb.)
- Motor basmakalıp davranışlar ve mannerizmler de içinde olmak üzere
davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici
örüntülerin olması
- Asperger Bozukluğu
Asperger Sendromu’nda, tipik olarak otizmli bireylerde görülen sosyal ilişki ve iletişim
sorunlarının yanı sıra sınırlı ilgi alanı görülür. Çok sınırlı konularda ve dar çerçeveli alanlarda
derin bilgilere sahiplerdir, bu nedenle bu çocuklara “küçük profesör” yakıştırması yapılır.
Otizmden farklı olarak zamanında konuşmaya başlarlar; aşırı bilgiçlik ve el becerilerinde
özel sorunlar görülür. Bu çocuklar normal veya üstün zekâya sahiptirler. Mekanik
oyuncaklara çok düşkündürler ve ilgi alanı sınırlı olan insanlarla daha iyi yakınlık kurarlar.
Amaçsızca birtakım nesneleri toplayabilirler, öz bakım sorunları yoktur. Erişkinlikte ise
kurallara sıkıca bağlı, soğuk ve mesafeli insanlar olarak tanınırlar. Bu bireylerin sosyal
hayatında, genelde bir tane çok yakın arkadaşları vardır ve bu kişinin de sıklıkla dar, kısıtlı
ilgi alanı vardır. Duygusal hayatında hep akılcı ve heyecansız yorumlamalara sahiptir,
davranış sorunları görülebilir, jest, mimik ve vücut dilini kullanmada sorunları vardır. [Frith,
1991]. Bu sendromda genetik ilişki sıklıkla baba ve oğul arasında kurulur. Otizm ve Asperger
Sendromu birbirine dönüşebilir bir nitelik taşır.
Asperger Sendromu’nun klinik özellikleri şöyle sıralanabilir: Normal dil gelişimi,
normal zekâ ve hatta bazen üstün zekâya sahip olma, beceriksizlik, bilgiççe, ders veriyormuş
gibi konuşma tarzı, antisosyal şiddet içeren davranışlar görülmektedir. Görülme sıklığı
1000’de 1’dir. Erkeklerde 2-4 kat daha fazladır. Tanı genelde 5 yaş civarında konabilir.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ve depresyonla eş zamanlı görülür. Özellikle
dede ve babalardan ailevi geçiş görülür.
- Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)
Atipik otizm, dil ve sosyal iletişimle ilgili sorunlar, dilin amaca yönelik
kullanımındaki sorunlar, aşırı çekingenlik, aşırı utangaçlık, gündelik ve özel yaşamında belli
ilkelere aşırı katı yaklaşım ve bağlılık gibi durumlarla ilişkili olarak göz önüne alınabilir. Bazı
kişilik tipleri ve bozuklukları (şizoid kişilik, şizotipal kişilik, çekingen kişilik) yine atipik
otizmle ilişkili olabilir, fakat farklar vardır. Örneğin, şizoid kişilikler toplumsal ilişkileri
anlar, özellikle istemezler. Buna karşın otizmli bireylerde ilişki kurma arzusu olduğu, ama beceremedikleri ileri sürülmüştür.
Atipik otizmle tipik otizm arasındaki farklar oldukça tartışmalıdır. Araştırmalar ve
sonuçları yeterli olmasa da elde edilen belli bulgular vardır. Tipik otizmde, tanı kalıcıdır.
Hafiften ağıra giden bir yelpazesi vardır. Dil sorunu bazı olgularda düzelir, ama çoğu kez
kalıcıdır. Kendine zarar verme davranışı sıktır. Yaş, cins, ailede benzer durum özellikleri ve
iletişim sorunu temelde atipik otizmle aynıdır. Stereotipilerin ağırlığı, sıklığı, şiddeti küçük
yaşlarda atipik otizmle aynı olabilir ve ilerleyen yaşa rağmen değişmeden kalıcı olabilir. Zekâ
en ağırdan en hafife kadar değişen düzeylerde geri olabilir. Dar ilgi alanı, takıntılı davranış,
duysal belirtiler atipik otizmde görülenle aynı olabilir. Geç yürüyebilir. Öz bakım sorunları
belirgindir ve ilerleyen yaşa rağmen kalıcı olabilir. Buna karşın atipik otizmde ilerleyen yaşla
tanı değişebilir ve bir kişilik özelliğine dönüşebilir. Otizm belirtileri zamanla kaybolabilir; iyi
eğitimle ve elverişli şartlarda tamamen normale dönebilir. Ağır formu yoktur ve hafif
otizmden ayrılması zordur. Bu nedenle normal gelişimin bir parçası olarak görülebilir. Otizme
özgü davranışlar belirli durumlarda (zorlanma) açığa çıkacak şekilde maskelenebilir veya
değişik görünümler altında gizlenebilir (yalancı dışa dönüklük vb.). Mizahı anlama ve
oluşturmada, karşı cinsle ilişki başta olmak üzere insan ilişkilerinde hep ciddi sorunlar
yaşanır. Dil sorunu varsa kısa sürelidir; sonuç olarak düzgün gramer ve fonoloji ile
konuşurlar. Kendine zarar verici davranış görülmez. Belirtiler şiddet ve bir araya geliş
yoğunluğu açısından, toplumsal yasayış ve düzeni bozacak şekilde belli bir sınırı aşmaz.
Genel gelişim eğrisi elverişli şartlar altında düzelme yönündedir. Öğrenme sorunları olabilir
ve okul sorunları yaşanır. Stereotipik (tekrarlayıcı) hareketler ilerleyen yaşla sebat etmez. Dar
ve yoğunlaşmış bir ilgi alanı vardır, ancak toplumsal açıdan daha anlamlı bir konuda
(mesleğinde vb.) bu durum başarıya neden olabilir. Takıntılı davranış, ritüeller atipik otizmde
daha belirgin olabilir. Panik ataklar sık görülebilir.
PROGRAMIN DÜZEYİ
Program, yaygın gelişimsel bozukluklar tanı grubu içerisinde yer alan her yaştaki bireyin
gelişimsel özellikleri, eğitim ihtiyaçları ve öncelikleri dikkate alınarak hazırlanmıştır.
PROGRAMIN GENEL AMAÇLARI
Bu program ile bireylerin;
- İşlevsel becerilerin kazandırılmasına ön koşul oluşturan temel eşleme ve taklit
becerilerini geliştirmeleri,
- Sosyal etkileşim başlatma ve sürdürme becerilerini geliştirmeleri,
- Alıcı ve ifade edici dil becerilerini geliştirmeleri,
- İletişim becerilerini geliştirmeleri,
- Bağımsız çalışma ve işlevde bulunma ile organize olma becerilerini kazanmaları,
- Öz bakım ve günlük yaşam becerilerini geliştirmeleri,
- Akademik becerilerini geliştirmeleri,
- Toplumsal yaşama katılım ve sosyal uyum becerilerini geliştirmeleri
beklenmektedir.
PROGRAM İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR
- Modüllerde yer alan kazanımlar Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim
Programı’nın genel amaçlarına ulaşmayı sağlayacak nitelikte belirlenmiştir.
- Yaygın gelişimsel bozukluk gösteren bireylerin başka bir yetersizliği olması halinde,
sahip olduğu diğer yetersizlik alanına ait programlardan birey için uygun olan
modüller belirlenerek bireysel eğitim programına dâhil edilmelidir.
- Programı oluşturan modüller ve kazanımlar bireylerin yaşadığı güçlükler göz önünde
bulundurularak hazırlanmıştır. Bireyin ihtiyaçlarına göre aynı anda birden fazla
modülden kazanımlar bireysel eğitim programına dahil edilebilir.
- Program modüllerinde yer alan kazanımların gerçekleşebilmesi için öğrenme ve
öğretme sürecinde modülde belirtilen gerekli araç-gereç ve donanımlar sağlanmalıdır.
- Programda yer alan modüller arasında genel bir hiyerarşik düzen olmakla birlikte
bireyin yaşı, tıbbi tanısı, gelişim düzeyi ve öncelikli ihtiyaçları dikkate alınarak
modüllerin seçiminde farklı yapılandırmalar olabilir. Ancak eşleme, taklit, yönerge
takip beceri modülleri öğrenmeye hazırlık çalışmalarına temel oluşturduğu için bireyin
eğitim programında öncelikli olarak yer almalıdır.
- Bireyin eğitim planı doğrultusunda bağlı olduğu rehberlik ve araştırma merkezi, varsa
devam ettiği okul ya da kurum ve diğer ilgili kuruluşlarla iş birliği yapılmalıdır.
Bireyin eğitim planı, yapılacak çalışmalar, öneriler konusunda varsa devam ettiği
kurum/okul personeli (sınıf öğretmeni, rehber öğretmen, özel eğitim öğretmeni, branş
öğretmeni, kurum psikoloğu, okul öncesi öğretmeni, sosyal hizmet uzmanı vb.) ile
görüş alışverişi yapılarak bireyin gelişimi desteklenmelidir. Bireyin destek eğitim
sürecinin sonunda devam ettiği kurum tarafından hazırlanan gelişim raporu ve ekinde
birey kazanımlarının günlük yaşama geçişini ve kalıcılığını sağlayacak öneriler, bağlı
olduğu rehberlik ve araştırma merkezinin yanı sıra bireyin ailesine, 2828 sayılı yasa
ile devlet koruması altında bulunan bireyin yasal vasi statüsünde olan kuruma, varsa
devam ettiği okulun rehberlik ve psikolojik danışma servisine iletilmelidir.
- Destek eğitim sürecinde bireyselleştirilmiş eğitim programı geliştirme birimince gerek
görülmesi durumunda uzman (psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanı, fizyoterapist, dil ve
konuşma terapisti, iş ve uğraşı terapisti vb.) desteği alınabilir.
- Destek eğitim programının verimliliğini artırmak amacıyla modüllerde yer alan
uygulamaya yönelik kazanımların gerçek ortamlarda ya da yapılandırılmış ortamlarda
işlenmesi sağlanmalıdır.
PROGRAMIN YAPISI
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Destek Eğitim Programı, hedeflenen amaçlara
ulaşmayı sağlayacak çeşitli modüller ve bu modüllere yönelik kazanımlardan oluşmaktadır.
Her bir modülde bireylerde ulaşılması beklenen kazanımlar, içerik, açıklamalar ve ölçme
değerlendirme bölümleri yer almaktadır. Modüller bireyselleştirilmiş eğitim programı
hazırlama ve uygulamaya imkân sağlayacak şekilde, kendi içerisinde bütünlüğü olan ve
birbirini işlevsel olarak tamamlayacak yapıda hazırlanmıştır.
Modüllerde yer alan kazanımlar bireye kazandırılacak bilgi, beceri ve tutumlardan
oluşmaktadır. Modüller uygulayıcıya rehber olabilmesinin yanında eğitim kurumlarının
uygulayacağı eğitime de bir standart getirdiği gibi ölçme değerlendirme sürecini de
kolaylaştırmaktadır.
ÖĞRENME VE ÖĞRETME SÜRECİ
Programın amacına uygun olarak yürütülebilmesi için öğrenme ve öğretme sürecinin etkili
olarak kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
- Öğrenme ve öğretme süreci planlanırken bireyin performans düzeyi, özellikleri ile
öğrenme şekilleri dikkate alınmalıdır.
- Destek eğitim için kullanılan sürenin sonunda belirlenen hedefe ulaşılabilmesi için
zaman kullanımı en doğru şekilde planlanmalıdır.
- Öğrenme ve öğretme sürecinde uygun strateji, yöntem, araç gereç ve materyaller
seçilmelidir.
- Programda yer alan etkinliklerin, somuttan soyuta, kolaydan zora doğru aşamalı olarak
hazırlanmasına ve uygulanmasına dikkat edilmelidir.
- Çalışmalar sırasında kullanılan dilin ve uygulanan etkinliklerin bireyin yaşına ve
özelliklerine uygun olmasına özen gösterilmelidir.
- Günlük yaşamda bireylerin etkili iletişim kurabilmeleri ve iletişim stratejilerini
kullanabilmeleri için uygun ortamlar hazırlanmalı ve etkinlikler çeşitlendirilmelidir.